Ana içeriğe atla

İki Ara Bir Derede


Günler nasıl geçiyor anlamıyorum.Aman da şöyle geçiyor böyle bilmem ne oluyorum cümlelerinden baydığınızı biliyorum.Bu yüzden ben de araya sıkıştırdığım ayrıntıları sizinle paylaşmaya karar verdim.
Siz de haklısınız.Çünkü aynı şeyi ben de okusam bir yazı 'ee bana ne' 'sıktı senin bu yazıların da 'diyebilirim.Devam ederse de uzaklaşabilirim.


Bugünlerde bu yazara daldım ben.Ama ne dalış!Hazır uykularım da hazır ve nazır kaçıyorken dinlenme sürecimi kitap okumaya verdim.Hem de zevkle okunan ,'ay aynı ben ' cümlelerini sık sık aklımdan geçirttiğim kitaplar bunlar.Bir bölüm bir bölüm daha derken bir bakıyorum bitirmişim.Üzerine kendimi iyi de hissediyorum.Pek popüler ,pek ucuz kitapları diye dudak bükerken şimdi düşüncelerim değişti.
Hem de 180 derece birden.
Şimdi ne düşünüyorum bilmek ister misiniz :
Evet şimdiye dek kütüphanede çalışırkenki dönemlerimde bir çok kişisel gelişim kitabını inceleme fırsatı bulmuştum.Hepsi birbirinin aynısı veya bize göre olmayan şeyledi.Ne bileyim bir uygulanabilirlik görmemiştim.Bize yakın bir örnek de görmemiştim.Bir dolu insan kendini kişisel gelişim alanında yetkin olduğunu düşünüyor kopyala -yapıştır mantığıyla kitaplar yazılıyordu.
Diğer taraftan -hadi bunları bir kenara bırakalım- bu kitapları ve benim de okuduğum bu kitapları benden önce okumuş bir dolu insan vardı çevremde.Hatta sadece kişisel gelişim kitabı okuyan,öneren insanlar vardı.
Ama cümlelerinde hep bir çaresizlik,hep bir sorun,hep sorunu başkalarında arayan örnek cümleler duyuyordum.'Uygulamadım ve bildiğim şeyi neden yapmak için çabalamıyorum'diye soru soran yoktu çevremde.Herkes herşeyi biliyor.Herkes ordinaryüs,herkes akıl veriyor ama 'tık'yok.
Anladım ki bugünlerde ,karşılaştığım bir kaç durumdan, ben kişisel gelişim kitaplarına karşı değildim ;ben insanların kişisel gelişim kitabı okuyup hiç gelişememelerine tavrım varmış.
Aslında tavrım kendimeymiş.Tavrım yanlış tutumlanmakmış.

Bugün biri bana düzgün bir işe girsene ,para biriktirir özel üniversiteye konservatuara girersin,dedi.
Ve bunu diyen kişi fakültenin 2.olmuş bir hukuk mezunu.Her gittiğimde sağolsun benden bile çok acır halime :)Bu da bir ironi tabi.Kişisel gelişim seminerlerine katılmış ,üniversiteyi bitirmiş bu zatın önünde okulu bu sene dondurmak zorunda kaldığımı bile dile getiremedim.

İşte ben bu tutuma karşıymışım.Sokakta HERBALİFE mı ,ıhhh diyen insanlar da en çok kişisel gelişim kitabı okuyanlar.Ya da ben gibiler ,ne diyeyim yani.Burdaki tavır da bana değil,kişinin kendine olan tutumudur.

Kırmıyor mu,incitmiyor mu ! Çoooook !
Ama onlar benim daha neler yapabileceğimi görmediler ,bunu da iyi biliyorum :-))
Sorunlarımız bitiyor mu ! Bitmiyor ! 
Ne yapayım oturduğum yerde ağlayıp sızlayıp birilerinin bana yardım etmesini mi bekleyeyim !
Doğama aykırı !
Bir gün tiyatromu da kuracağım.Çocuklarla beraber de olacağım.Yapılan her sivil toplum hareketinde ben de önde olacağım.
Keşke bunun için cesaret verseler !Vermeseler de bendeki,sizdeki cesaret bize yeter evelallah !

Daha güzel günleri görmek ve göstermek ümidiyle ...

Gözü yaşlı kabına sığmayan kızdan sevgiler....
Yazmayı ve yazdığımı büyük bir yürekle paylaşan,dualarını ve desteğini esirgemeyen blogcanlara selam olsun...

Nasıl yazdım bilmem ama geri dönüp cümlemei düzeltmek istemiyorum.Konuşur gibi olsun.Konuşurken,hele de hararetli ve coşkuluyken hayal edin beni.İşte böyle konuşuyorum  hattın bir ucunda:)

Yorumlar

Unknown dedi ki…
tam da öyle oluyor canım sen hiç düzeltme yazdıklarını.hoş düzeltecek birşey de yok zaten ya.heyecanını çok iyi geçiriyorsun okuyana,en azından bana:)

mümin sekmana bayılırım ve ben de okudum bu kitabını.hatta hoş bir tesadüf,ben de avon'da çalışırken müdürüm hediye etmişti bana okumam için:)) kişisel gelişim kitabı okuyormuş gibi hissettirmeyen ama kendinen çok şey bulup,bulamadıklarını nasıl bulacağını düşündürten eşsiz bir kitap.

herşeyin bir zamanı ve kırılma noktası var diye düşünüyorum.bunu sana yazarken aslında kendime de yazıyorum.yani her geçen zorlu gün ya da boş gibi görünen gün aslında hayallere bir adım daha yaklaştığımız,hazırlık sürecimizin bir parçası sanırım.

sevgiler,

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o