Ana içeriğe atla

Mutfak dürtüklemelerimden Bir kuple

Bugün içimdeki bir ses beni dürttü.Ne zamandan beri ıce tea şeftali yapma deneme düşüncem vardı.Hazır boş bir anım var yapayım dedim ve geçtim tezgahın başına...

Önce demlikte kalan çayı süzdüm.İçine şeftali rendeledim.Bir süre buzdolabında beklettim soğuması için.Sonra mikserde karıştırdım şeftalinin biraz daha suyunun çıkmasını beklemek için.
annem de bu sırada şeeftali reçeli yapmak için,şeftalileri şekerle kaynatıyordu.Onun da suyundan biraz koydum tatlansın diye.
İçine de bir miktar rom damlattım.Hani markette satılan dörtlü küçük şişeciklerden.Sıcak soğuk tüm içeceklerde kullanma bir yana,pasta ,kek yapımında da kullanabiliyorsunuz.
Şeftalinin tadı yoktu.Onun için bir miktar da şeker koyma gereği duydum.Ama kendim yaptım diye söylemiyorum (!) lezizdi.Hımmmm:-))
Yapmaya çalıştığım ıce tea şeftaliyd aslında Lipton (!) beni duymasın ,onu yapmakta başarısız oldum (!) Şimdilik !



Ama farklı bir içecek yapmış ve lezzeti kendimce yakalamıştım.Şeftalim belki tatlı olsaydı ,oooo daha güzel olurdu ama,neyse....
İçeceklerde çok şeker sevmiyorsanız benim gibi, bu kıvam iyi geldi bana .6 tane küçük şeftali.2 su bardağı kadar süzülmüş çay,yaptığım ölçü biraz büyük olduğu için yaklaşık 1,5 yemek kaşığı şeker ilave ettim.
Bir dahasında şeftali suyunu püresinden ayırıp çayla tekrar kaynatıp soğumaya bırakacağım.Ve bu kez tatlı şeftali bulmaya özen göstereceğim.Bakalım o zaman nasıl olacak ?



Kendim yaptım diye söylemiyorum dedim ya,doğrudur bu.Çünkü bir kere bi içecek denememde başarısız oldum.Aslında herşey normaldi.Karpuzun çekirdeklerini çıkarıp mikserden geçirdim.Suyu çıktı zavallının ,tabi :)Sonra içine dolapta iki haftadan beri pörsümekte olan şeftali,kayısı filan koydum.buraya kadar herşey normaldi.
Sonra tarihler öncesinden domatesin bir meyve olduğu bilgisi aklıma gelince,madem meyveymiş ,onu da koysam dedim...İşte içecek denemem orada nakavt oldu.Bir çay bardağına koydum.İki yudum zorla gitti.Üçüncüsü -ıııhıh- asla olamazdı !!! :-))
Ben Bilmem Eşim Bilir yarışmasında zulüm yerine yapılabilir hani.60 saniyede eşiniz kaç tane içebilir bu içecekten, şeklinde.Tahminler fırlardı belki ama en az tahmini söyleyen kazanırdı.Benden söylemesi ;-))



Diğer yandan cacık yaparken geçen gün içine semizotu da koydum.Bir de SÜT.....Şık Şık:) Biliyorsunuz,buna dair bir yazı yazmıştım:-) Maden suyu koyanlar varmış,onu daha denemedim.

Mutfağa geçtikçe böyle acayip denemeler yapıyorum.Bazısı çöpe gidiyor çaktırmadan,bazısı da master chefe katılsam mı acaba diye çılgın fikre sahip olduruyor.Hahaha oraya katılsam ,orayı birbirine katarım ben.Biri bana yaparken,soru sorarken gıcık olurum ben he !!

Bakın bu da master chefe katılsam mı acaba diye beni çılgınlığa iten yaratıcı üretimim :

Bir kere pirinç pilavını yaparken yağı hani koyuyoruz ya önce bir ,onunla önce ıslattığımız pirinci koymadan çörekotu ile kavurdum.Şöyle bir avuç çörek otu.Eğer çörek otu seviyorsanız söyleyeyim,pirinç pilavına çok yakışıyor.Bulgur pilavında aynı lezizliği yakalayamadım.
Çörekotunu bir süre yağda kavurun.Hafif şöyle kokusu yayılmaya başlayınca pirinci koyup bir süre öyle kavurun pirinçle.Sonra içine ben konserve mısır koyup ,üzerini kaplayıncaya kadar su koymuştum.Suyunu çekip üzerine havlu kağıtı kapatıp tencerenin kapağını da kapadıktan sonra demlemeye bırakmıştım.

Belki merak edip denersiniz :)



Bir sır vereyim size bu arada:

Yıllar önce Buket Uzuner'in Gelibolu kitabını okurken  -ki ben o zamanlardan liseden yeni mezun olmuşum,kahve yapmaktan bihaberim-  öğrenmiştim kahve yapmasını.Beyaz Nine orda Viki'ye kahve yapmasını öğretiyordu.Viki ,Yeni Zelenda'dan gelmişti ve Beyaz Nine'de kalıyordu bir vakit.Ben de o gün bugündür o kitaptan esinlenerek her gün anneme kahve pişiriyordum.Öyle öyle öğrenmiştim işte....

Düşünün annem dese,babam  öğren kahve yapmayı dese öğrenmeye kalkmazdım.Hatta bir ara teyzem de öğretmeye kalkmıştı bana kahve yapmasını.Bir nebze başardı ;geri kalanını da bu kitapla tamamlayıvermiştim;)
Pek öğrenesim gelmemişti ben ne yapacağım kahveyi diye...Görücü bile gelse 'Biri mutfakta yapar,sen götürürsün' diyorlardı bana.
Şimdi ise " Ben yapayım ,görücüye kim götürürse götürsün,bana ne " diyorum::))



Bazen okuduklarımız en yakınlarımızın söylediğinden bile tesirli olabiliyor ;-)

Ve geçelim,başka yazımıza....

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o