Ana içeriğe atla

Senden Benden Bizden,Mimlerimizden





Caruso kulağımda Santa Lucia çaladursun , benim de içimde yazma hevesim kabardı.
Bugünlerde ego patlamasıyla ego ezilmişliği arasında iki zıt duygu arasında gelip gidiyorum.
Mesleğin ne derken,bu anlamsız soruyu sorana etiketçi buluyor,rahatsız oluyorum.diğer yandan da girdiğim tüm aktivitelerin sonuna kadar katıldığım ve yüzümün akıyla çıktığım için de müthiş bir ego patlaması yaşıyorum.
Biz insanız. Öyle bir beceriye sahibiz ki aynı zamanda dünyanın en zeki mahluklarıyken bir yandan en süzmesinden akla da sahip olabiliyoruz.Eşya tabitamız bu olsa gerek...Zıt duygumu bu pencerede anlayabilirsiniz diye düşünüyorum.






Die  Zauberflote Aria müziğine dalmışken konuyu bir anda değiştirme ihtiyacı seziyorum.Kendimden çıkıp tüm insanlara bu iki zıt duyguyu yaşama lüksünü vermek  olsa olsa bir tümevarım olur ki , bunun farkında olmak herhalde bilime uzak kalmadığımı da gösteriyor.

Ne cümle kuruyorum ama değil mi ,gören de sanki beni...

Firari Bir Mim :



".........ah bu ben/kendimi nerelere koysam/ saklansam bir yerlerde/gizlice  ağlasam
ah bu ben kendimi nerelerde bulsam/ çekilsem sahillere hayallerimi koysam....."

Durduk yerde bu şarkı aklıma geldi.Bu şarkının bende özel bir yeri var.Ben bu şarkıyı da çok seviyorumm...Sanırım hayatım bir film olsa yürürken bu müzik çalardı.Bir parkta otururdum.yalnızlığımla çok yakışan bitter çikolatamı bu şarkı ile beraber yerdim.Ne ironik ne farklı olurdu değil mi:))

Şimdiye kadar olan hayatım film olsaydı şayet Ravel'in Bolero'su filmin tema müziği olurdu. Ben gerçekten hayatı bu ritmle yaşadım. 


              
               Kitaplarımla kurduğum özel muhabbet anlarında Vivaldi -Spring çalabilir.




                 Hayallerim canlanacaksa şayet Righteous Brothers-Unchained Melody,




                                            Louis Armstrong-What a wonderful world,
Sayın Armstrong'un şarkısı çalarken güneş batmak üzere olabilir.Hatta yere kadar salınan tiril tril bir elbisenin içinde elimde bir şarap kadehi olabilir.Benim için hiç mahsuru yok.Uyabilirim:-)))



                                       Kıraç&Funda Arar- Sevgiliye şarkasını çalabilir.


Kırık dökük kalp kırgınlığım için ise Kıraç, 'Yıllar Sonra' şarkısını söyleyebilir.



Ne uçtum ama....Ne yapayım ben hayal kurmayı seven,çoğu hayalimin gerçekleştiğini görme mutluluğuna erişmiş bir insan olarak söylüyorum.(Ben demiştim size,ego bazen tavan yapabiliyor;özellikle yazarken;)   

Nancy Wilson şimdi benim için Casablanca çalıyor.Nancy de olmasa Casablanca göremeyeceğiz...Casablanca filmi çok eski bir yapım olmasına rağmen ,ne kadar yeşilçam filmlerine benzetseler de bazıları,bu filmi izlemek ağzımda akide şekeri yiyormuşum gibi hissettirdi bana. Akide şekerinin dilinle ağzın arasında emilişi ve damağında eriyişi...Şekerin bittikten sonraki keskin  tadı....Müzikler güzel....Kadın karakterler güzel....Aktörler zaten yakışıklı...Zenci müzisyenimiz bile filmi tamamlayan yapboz parçası gibi....Film şaşırttı mı beni...Şaşırtmaz mı;şaşırttı tabii ! Beğendim Casablanca filmini.


Böyle eski yapım filmleri izlediğimde şunun farkında vardım:
O zamanın estetik anlayışı,müziği,insanların biribiriyle konuşması,inceliği,ruhu bana daha çok hitap ediyor.Ben biraz geç doğmuşum.Olsun ,şimdi bohem stili diye geçmiş zamanda yaşıyorum diye yutturuyorum:)

Kulağımda yine bir film müziği Linda Ronstadt söylüyor.

Bu filmin müziğinin videosunu bulamadım.Bulduğumda eklemek isterim.Güzel bir Hollywood filminin eski yapım tadındaydı.Hatta burda birlikte şarkı söylediği adamın ismini bir bilsem...

Firari Mim :

Bir şeyleri değiştirme gücüm olsaydı bürokrasi ziyniyetinin  sistemini değiştirirdim.Ki,bürokrasi zihniyeti hayatımızın çoğunu etkiliyor ve yönlendiriyor.(eğitim,sanat,kültür,yaşam kalitesi,akıl yaşı vb) bu ne alaka diye düşünülebilir.Ama hayatımızı düzene koyan tüm bu sosyal kurumlar bürokrasi zihniyetiyle beraber hayatımıza giriyor.Eğer büroskrasi zihniyetini akılcı,perspektif,zaviyeli düşünürse hukuk kurallarımız dahil herşey düzene girer.
Eğer bir sihirli gücüm olsaydı,insanların zihnini okumak isterdim.bu beni mutlu etmezdi biliyorum.Ama en azından bir gün dahi olsa bunu arzu ederdim.
Kısa yoldan işim olsun,devlet garanti,özel sektör çok yorucu deyip genç yaşlarında tembelliğe giden toplumumuzda ezberci sistemde yokolan zihinlerimizi değiştirmek isterdim.Çözüm bulmak yerine şikayet eden,çözüm bulana burun kıvıran,kıskanan zihniyeti değiştirmek isterdim.
Babamın ailesine karşı daha anlayışlı,sevecen ve yakın olmasını ister,onu öyle değiştirirdim.Ama sayesinde güçlendiğimi hissettiğim bu insanı bana kattığı değerler için de az şey borçlu değilim.annemin eğitim durumunu değiştirirdim.tamam,kısaca ailemi seviyorum bu yüzden onların iyi olması için şartları değiştirirdim.Ve abimin hiç hasta olmamasını ve.....Neyse)

6 Mart akşamı Atatürk Kültür Merkezi'nde THM ve TSM koro konserimiz vardı.Solist olarak çıkamasam da koro üyesi olarak hepimiz canı gönülden şarkılar söyledik.Annem buna rağmen benimle gurur duymuş.
Perde dantelinden örnek gibi yapılmış bluzlarımız pek içime sinmese de gece güzel bitti.Yine güzel insanlarla tanışmıştım.
Koro konseri sırasnda ilk başta ben olduğum için düşüyordum az kalsın.ben düşsem yanımdaki arkadaşlar da benimle beraber domino taşı gibi dizeleceklerdi.
Allahtan ki olmadı:-)))

           Aşağıda göreceğiniz video elbette biizm koromuzun görüntüleri değil.Videolar bana ulaştığında bir kuplecik paylaşırım belki.Boğaziçi Üniversite'sinin Entarisi Ala Benziyor şarkısının jazz versiyonu.Biz de koroda bu şarkıyı söylemiştik.Ben de örnek olsun diye paylaşayım demiştim.





                                        Johnny Be Good çalıyor şimdi  de kulağımda.
                                Geleceğe Dönüş filminden bir kare görünüyor aşağıda.



Firari Mim :

*Yedi Yaşam  filminde Deniz Anası ile boğulma sahnesi beni de çok etkilemişti.

*Hayat Güzeldir filmi beni çok etkilemişti.Beni en çok etkileyen 2 sahne vardır :
Guido'nun sevgilisine yağmurlu bir günde direksiyonu şemsiye ,kumaşı da halı yapıp aşağı sarkıttığı an / Guido'nun ölüme giderken oğlunun bulunduğu dolaba bakıp gülerek gitmesi
*V For Vendetta filmi

*Kağıt filminde yönetmen çocuğun Müzeyyen denilen memurla hesaplaşması.
Aklıma gelenlerden sadece özeti.

                                           Fugees-No woman no cry



Dikiş kursunda herkes kaçıncı eteğini dikerken ben daha ilk etekteyim.
Bir yandan Oynatmayalım Uğurcuğum kitabı okumam için  beni bekliyor.
Koro konserleri devam edecek.
Tiyatro yapasım var ama sanırım şimdilik radyo tiyatrosu şeklinde gerçekleşebilecek  bu düşüncem.
Yine de bir şeyler eksik....bir şeyler eksik....
                                        James Brown-  Feel Good



Firari son mim :

Bu şehri bana bıraksalar bir günlüğüne  :

Bir binanın satış sözleşmesini yapar bir katını kostüm dikiş,bir katını tiyatro odası, bir katını felsefe sohbetleri için ,bir katını uygulamalı -çoklu zeka kuramına göre düzenlenecek eğitim odalarını koyardım.Bu bina için gerekecek materyalleri de mağazalardan temin ederdim.Bol bol kırtasiye malzemesi alırdım.Listemde bulunan kitapların hepsini bu şehirin kitabevi karşılayamasa da bulabileceklerimi alırdım.Parasız da olmaz,para da alırdım tabi bir de.



Bol bol yiyecek,özellikle makarna ,çikolata ve kahve


///Bu son günlerde ara sıra pek takip edemesem de Yalan Dünya'yı izliyorum.Gülse Birsel hakikaten rüştünü ıspatladı bence.
Onun dışında dizi izleme sabrım pek yok açıkcası.Çok uzun olması ve reklam aralarının uzun olması sebebiyle ve hareketli bir yapım olduğu için uzun süre boyunca televizyon ekranı başında oturamayanlardan biriyim.Dizi değil ama bunun dışnda iki tane izlemeye can attığım program var.Yine çok sık takip edemesem de NTV Gece ve Gündüz sonra pazar sabahları olan  yine NTV ekranlarında   Refika ile Mucize Lezzetler programını beğeniyorum.///

Şimdi siz bunları hazmedekoyun,ben bir koşu mutfağa gideyim,karnım acıktı:-)))










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o