Ana içeriğe atla

Artık Hayatımdan Çıksan Diyorum Bu İki Delilik Sona Erse.....




-seninkisi nasıl bir delilik
-bilmem ki deli deliye benzemez.her deli başkadır.Her insanın farklı olduğu gibi.
delinin tavrı kimseye benzemez.Deli ,öyle kolay kolay deli olmaz.Bir de kişi,bir de bugün delireyim demez.Deli kelimesinin köküne baktığımızda bir yerde tam olan bir parçanın bir yerden delinmesi,kusuru olması değil midir acaba?
Bir insan neden deli olur ?Deli olduğunu kabul eder?
etten kemikten ruhtan ibaret olan insanlar fabrikasyon ürünü görünse de her birimizin kendine göre farklılığı var.Ne kadar farklılığa tahammülümüz olsa da benzerlikler yakınlıklarımızı doğuruyor.
katlanabiliyoruz ama yakın olmak başka!İşte insan olmak böyle bir şey. Deliliğe katlanmak için iki çeşit bir durum.1-insan deliliğin farkındaysa hem acı duyar;çünkü kendi dışındadır,ruhunda vardır;hem de garip bir sadist keyif alır.İki zıt duygu.Aslında sever de bu halini ama toplumun ona koyduğu kategori rahatsız eder onu.Bu kısa süre ve her zaman doğan duygudur.Genel geçer,adı üstünde.
2-deli olmak marifetmiş gibi gelir.Çok gariptir,öyle olmasa bile övünür.Oysa deli,deliğini farkettirmez.
Deliler,bireyi ve toplumu kendi gözünden mercekle görür .tarafsız görür.Övünmez.Deli,kendini kabul eder ancak.
Bir zaman Komşu Köyün Delisi oyununda oynamıştım.Ordaki deli,gerçek bir deli değildi aslında.Ama köyde deliyi oynamak ve o riski göze almak bence asıl delilik olan oydu.Köy halkının deli lakabını taktığı kişi aslında en akıllı kişiydi.Ne kadar tezat değil mi !Bu da bir bakış açısı işte.Belki de kendimizde deli gördüklerimiz ,asıl doğru olanlar;insanların deli diye nitelendirdikleri kişiler gerçekten olması gereken değerler !Aynı durum Jack Nicholson'un oynadığı Guguk Kuşu filminde de var örneğin !
zaman zaman sorguluyorum. "deliriyor muyum""deli miyim"
zaman zaman yanımdaki masadan ve çevremden garip bakışlar alıyorum.Hayatımda ne hissettiysem onun doğru olduğunu gördüm.fakat kendimi çok önemsiyormuşum gibi geldiğinden,bazen önyargılarımın olduğunu düşünerek hep erteledim.Hep meraklı oldum ben.Ama kimseye bir şey sormadım.Sabrettim ve cevabı bana geldi. Bunu yazıyor olmak nedense canımı acıttı şimdi.Garip ,içimden ağlamak geldi.acaba bu işteki kullandığımız mail adresinin hacklendiğinden dolayı olabilir mi?
Şifre geliyor ama içinde boş saattlerimde kendimi oyalamak için yazdığım hikayem ne olacak !
Evet sabrettim ve cevabı bana geldi.Ve o bakışları hissediyorum.İnsanlar saatlerce aynanın başında ne giyinsem diye düşüdüğümü sanıyorlar.Ben ruhumu giydiriyorum.anılarla giyiniyorum.O gün içim nasılsa onlar geliyor elime.kravat takmayı seviyorum.diğer ertesi gün tapuklu ayakkabılarımla salınmayı seviyorum.Çünkü hayatı bir sahne olarak algılıyorum.Bir gün kadın oluyorum,bir gün 15-16 ergen gibi hissediyorum,bazen bakımsız olan apartmanımı bile seviyorum kurduğum dünyada çok lüks evler ve apartmanlar yok zaten.Bir gün Kadıköy'de kaldığım küçük otel odasını bile sevmiştim oysa.Kendimi sıradışı görmüştüm.Şimdi burda da mutlu olma yollarını arıyorum.alışmaya çalışıyorum.
kendime sebepler arıyorum bu işi benimsemek için.
-TDK sözlüğü almak 
-istediğim Yaşar Kemal İnce Memed'leri almak
-George Orwell ,Elias Canetti,Mıchael Ende,Michel Zevaco,Rafik Schami,Hüseyin Rahmi Gürpınar,Jean Dark  kitaplarını eklemek  
-İngilizce öğrenmek ,enstrüman çalmak
-tek başıma bir yere kaçmak bir gece de olsa herkesten uzak tek başıma kalmak,saatlerce suyun altında kalmak ve şiir okumak,sarsıla sarsıla ağlamak ve yağmurun ardından açan güneş gibi gerçekten gözlerime kadar gülmek istiyorum
-mart ayında dünya tiyatrolar gününde opera izlemek istiyorum,baleye gitmek istiyorumm.
-tiyatro medresesine katılmak istiyorum

tiyatromu ve çocuklarımı çok özledim....
hayallerimden uzaklamış hissediyorum.Kendime ihanet ettiğimi.Sanki paranın beni ele geçirdiğine.
Ah keşke para için çalışmak zorunda olmasam...ne kadar para verseler o zamanımdaki mutluluğumu kimse veremez bana.Neyse şimdi birkim yapabilirim.Tabi kendimden uzaklaşmazsam,kafayı yemezsem...
dedim ya tek tesellim sahip olmayı istediğim bu küçük şeyleri alabilmek.
Bir de kimsenin "evlenmem gerektiği "önerisini duymadan bir hayat istiyorum.Bir kere kendi başıma olmadan,kendimle yüzleşmeden,kendimle en az 6 ay geçirmeden ,farklı bir şehirde olmadan,uzaklaşmadan bu ruh halimle evliliği yürütebileceğime inanmıyorum.
Belki bu düşüncem halime yansıyor ve herkes hayatımda birinin olduğunu düşünüyor.Bana yaklaşamamalarının sebebi bu olsa gerek.Belki de giyimime para yetiştiremeyeceğimi mi düşünüyorlar ,hah (!)insanların düz kalıp düşünceleri !
geçen biri sordu :
-Giysilerini özel mi seçiyorsun ,diye
-bugün yine giyinmiş diyorlar.
çok saçma geliyor.insanlar onlar gibi olmadığınızda sizden uzaklaşıyorlar ya da beğeniyorlarmış gibi yapıyorlar ya da beğendiklerini saklıyor,eleştiriyorlar.aklıma bak şimdi de Küçük Prens geldi:)
-özel bir şey yaptığım yok.çok alışveriş ettiğim de yok.4 seneden bu yana ilk kez geçen gün pantolon aldım.Üstümdeki kabanım annemden.Yelek teyzemden.Sevdiğim insanların parçalarıyla giyinmek hoşuma gidiyor.Abimi özlediğimde abimin kazağını da giyiyorum.
bazen çağrıda ben işlemimi yaparken bir annenin çocuğuyla oynayışını görüyorum.İçim ısınıyor birden .
"Allah bağışlasın" diyiveriyorum.biri devamlı eşine danışıyor "mutluluklar" diyiveriyorum.
Bir keresinde de kişiyi bekletmeye aldım sanıyorum 'Tutamıyorum Zamanı' şarkısını söylüyorum.Bir baktım kişi bekletmede değil.Karşımdaki "Şükran Hanım bir şey soracağım ama siz önce işleminizi bitirin,dikkatinizi bozmayayım" dedi.Ben de aklımdan "bir şey diyecek yine görüşme sürem uzayacak"diye düşünüyorum.Kişi işlem yaptığında hızlı hızlı konuştum.Kişi araya girdi.Kaçınılmaz son,kurtulamadık,diye düşünürken kişi "şükran hanım siz az önce şarkı mı söylediniz "demez mi !
Duymuş ! Nasıl müstehzi gülümsüyor bana.Karşımda gibi sanki. Kaçış yok ."evet dalgınlığıma gelmiş"
dedim ne yapayım !
Çağrı kalitesinde maaşda sorarlar tabi bunu bana !
birinde de sessize aldım sandım.kişi çağrıya düşmüş.ben de de elektronik dım dım dım diye akustik yapıyor ritm tutuyorum.sonra karşımdaki kişi kahkahalarla gülmez mi !
-Şükran hanım ,ilk defa böyle bir durum yaşıyorum.artık yanında kaç kişi varsa kalabalık bir gülüş sesi duydum.Olsun,bak sayemde güldüler,fena mı ;) hahahahayyy!
Ayarlasan yapamazsın he :)
Geçen gün beni anlamayan kişiye "amcacım" demişim.bazen kızgın geliyorlar,çok kızıyorlar.sonra mahcup oluyorlar
"şükran hanım biz size bir şey demiyoruz,biliyoruz siz de çalışıyorsunuz"
bazen yüzünü görmediğiniz insanların sözleri de çok üzüyor.Diyorsun ki "bunları duymak için mi girdim buraya"
bazen beraber çalıştığın insanlar zihnindeki şemaya uymuyor.Aslında bu dünyadaki çoğu şey zihnimdeki olması gereken şemaya benzemiyor.
Bazen komik şeyler gözlemliyorum.İşyerinde,telefon görüşmesi yaptığım kişilerle.Aklıma ne muziplikler geliyor o anda.artık hepsini yazıyorum.peçeteye yazıyorum.telefonuma yazıyorum.devamlı kaydediyorum.böylece gün biraz daha katlanılıyor oluyor.

bir küçük mustakil ev tutup ,arkadaşlarla orayı onarmak ve vakit buldukça gitmek ,orda monolog oyunlar oynamak isterdim.çatısı yüksek.müziği açtığında bir kuğu gibi duvarlarına süzülmek....Belki o zaman daha fazla katlanırdım.tıpkı çağrı gelmediği durumlarda kafamdan uydurduğum uzun öyküler gibi.....
İçöz de yok şimdi.Ne zaman daralsam yanına giderdim.O anlardı beni...neyse gülümsemeye başlamışken yine gözlerim yandı.
unutkanlığım arttı.önümüzdeki hafta izini ayarlayıp doktora gideceğim.düşündükçe beyin küçülür mü !
oysa ben basit ve akışına kaptırarak yaşamaya çalışıyorum.
ekşi şeyler yiyorum.tek başıma dışarı çıkmak yerine artık kız kıza sohbetlere gitmeye başladım.haftanın bir gününü evde vakit geçirmeye başladım.siyah,deri giysiler,saç örgüleri,zımbalı giysiler ,iğneli küpeler cazip gelmeye başladı.
meğer konuşkan biri değilmişim ben.konuşkan kişi,herkesle muhabbet kurmasını bilen kişi.ben ise gözlerinin pırıl pırıl olduğuna inanıyorsam bir titreşim hissettiysem öyle konuşuyorum.
Bir şey kesin, dış görünüş,saç ,baş,giyim,makyaj değişiyor ama gözler.....işte onlar değişmiyor !

şunu diyeceğim.Bu bir dönem biliyorum.Mutsuzum diyemem.Mutluyum diyemem.Kabuğumu kırmaya çalışıyorum desem,bu ,bunun mücadelesi desem doğru olur.

güzel şeyler olacağına,sevdiğim bir işimin olacağına inanmak istiyorum...kabuğuma kırdığımda olacak !

Seviyorum sizi....


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o