Ana içeriğe atla

Neler Neler Çınlatmadık ki :)

Selam ,
Malum bildiğiniz üzere ayağım alçıda.Çok ayakta kalınca ağrımaya başlıyor.Baston da kullanamadığım için zorlanıyorum.Aslında bugün gündüzden dışarı çıkmak zorunda kalmasaydım akşam Hayrettin Geçkin şiirlerini okumak üzere Keyif'e gidecektim.

benim için böyle ayakta kıpırdamadan durmak öyle zor ki...Ben kitaplarımı okumayı bile arada derede işim başım aşkınken seviyorum.Zihnimin delikleri pıt pıt öyle açılıyor.Hani Kemal Sunal'ın bir filmi vardı,hatırlarsınız.Tahmin tutturacaktı da hani illa bir minibüste tıklım tıklım olurken tahmin eder,tahminleri tutar,zengin olurdu.Aynı o hesap benim de...



Böyle dinlenme modundayken izlediğim film,okuduğum kitap bile adrenalinsiz.Ayın 21'inde İstanbul'a gidiyorum.Ülker Sports Arena'ya Dünya Obezite Kürsü Başkanı David Heber geliyor.Bu özel toplantıya ben de davetliyim elbette.Kendisinden harika bir eğitim alacağım için çok heyecanlıyım.Ayağım o günlerde yine alçıda olacak.Ama ne pahasına olursa olsun İstanbul'da Extravanganza'da olacağım.

Aslında blog temasını değiştirmek için özel teşebbüslerde bulundum bugün.Bu zamanımda yapmayıp ne zaman yapacağım! Bilgisayarımdan mı kaynaklanıyor bilmem şablonun yedeklemesini yapamıyorum.Yedeklemeden yapayım diyorum ,o da içime sinmiyor.bir tarafıma batmıyor,sakin ol diyorum.Ama tedbil-i mekanda değişiklik olması iyidir.Zihin jimnastiği açısından...

Yoksa laf aramızda bazen eğlenecek bir şey bulamayınca benimkine trip atıyorum.Çok sanssız yavrucak,tam da benim boş olduğum anıma geldi.Turizmci olunca çalışma şartları ,hayat tarzımıza pek benzemiyor malum. Ben koştursam onun aramış sormuş,onun mesaj atmasını sorun etmem.Çok gıcık mıyım ya acaba:( Ah şu uzak mesafe ilişkilerinin ben...ne diyeyim şimdi !

Hah bak ne diyeceğim size,
Yzarın başka yemek kitapları da var.Çorbalar,meseler,bira diye çeşitlemeleri var hatta.Bulursanız alın.Mutfak kütüphanenizde bulunsun bence.

Geçen gün kütüphaneye gittiğimde bu kitap gözüme çarptı.Oğlak Yayınlarından çıkan kitabı Deniz Gürsoy yazmış.Oldukça da keyifli ve lezzetli bir kitap olmuş.İçinde yöresel hikayelerden tutun,köfte tarihine,yöre yöre köfte tariflerine değinilmiş.Soğuk köfte,çorbalık köfte,ızgara köfte,kızartma köfte çok değişik çeşitleri var.Sözümona Uşak'ın Saçma köftesi varmış da benim haberim yokmuş :(
Dün durduğum yerde durdum duramadım ,içinde en basit olan bir tariften denedim.Evde olan malzemelerden elime ne geldiyse ondan yapmaya başlamıştım bile.

BAYBURT YÖRESİNDEN TAHIL KÖFTESİ 

Yarım kilo yeşil mercimek 
1 kaşık kekik 
1çay kaşığı pulbiber 
1 kaşık tarçın(bence aroması olacak kadar olmalı.Çok fazla koyunca pek hoş olmuyor)
karabiber,tuz,
1 tatlı kaşığı nane
1 kuru soğan veya yeşil soğan
2 domates 

yeşil mercimek tuz eklenip haşalnıp süzülüyor.sonra içine baharatlar ekleniyor.karıştırılıp yoğuruluyor ve köfteler yapılıyor.
Diğer tarafta soğanları halka halka doğrayı 2 domatesin rendesiyle ayrı bir yerde pişiriliyor.Yapılan bu domates sosunu yuvarlanan köftelerin üzerine döküp servis yapıyorsunuz.

Yapımı oldukça basit.Ayrıca biliyorsunuz yeşil mercimek yüksek protein içeriyor.Kas oranınızı yükseltip bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için bu tür tahılları düzenli olarak tüketmeniz gerekiyor.Et yemiyorsanız yeşil mercimek gibi tahıllar sizin protein ihtiyacınızı karşılayacaktır.

Bir not daha : tarifteki tarçın miktarını köfteye uyguladım.Aroma olarak fazla geldiği düşüncesindeyim.Yani damak tadıma pek hitap etmedi.Siz yine de öyle de deneyebilirsiniz.Ola ki,benim gibi düşündünüz o aromayı bastırması için maydonoz ekledim.Yakıştığı kanaatindeyim.Bir dahasında tarçını çok az ama çok az kullanarak ve yine maydonoz ekleyerek yapacağım.

İşte böyle oturduğum yerde bir şeyler becermeye çalışıyorum.



Bu aralar otururken iki seri de Sherlock Holmes filmi bitirdim.Hep ertelemiştim kitaplarını okumayı Sir Arthur Doyle'nin.Oysa İngiliz Edebiyatında hep ilgimi çekmişti.Yalnış hatırlamıyorsam 5 seriydi.Ama hakikaten büyük bir keyifle izledim.Sherlock Holmes tipinde bir sevcoşum olsaydı fena olmazdı;)



Bir de Ferzan Özpetek filmi olan Şahane Misafir'i izledim.Tiyatral geldi bana.Bu yüzden de hoşuma gitti.Cem Yılmaz'ı olduğundan biraz daha farklı gördüm.Pietro ise çok tatlıydı.



Da ,bundan önce de Ferzan Özpetek filmi izlemiştim.Hamam diye.Orda da bir gay ilişkisi vardı.Orda da zengin bir sofra vardı Ağzı sulandırırcasına.Öyle doğal akıyor ki...gay ilişkisini böyle güzel anlatan yönetmen görmedim ben.Bildiğimden mi,değil .Ama yansıtışı,hikayesi,aksettirişi,kadrajı irite etmiyor insanı.Gay'ler de bizim gibi diyorsun,o yani.Pietro zaten kadın naifliğinde biri.Massimo'yu gördüğümde ise 'Ayy o kazma mı 'demişim kendi kendime.Hiç yakıştıramadım.Ama diğeri,diğeri :-))
ne dedikodu yaptım he:)
Ferzan Özpetek'in diğer filmlerini de merak ettim ben.

Bir Ferzan Özpetek filminde oynamak isterdim ama.günlük hayatımda nasılsam,tam tersinde bir ters köşe karakter hatta !



Şimdi de elimde Ahmet Şerif İzgören'in Avucunuzdaki Kelebekler kitabı var.Bir başlıyorsunuz,bir de bitiriyorsunuz.Üslubu bunu yapın şunu yapın diye değil,sohbet gibi.Bayıldım.diğer kitaplarını da okuayacağım.



Yorumlar

deeptone dedi ki…
allam ne çok şey yapmışsıın.
:)
obezite ha.
:)
özpetek sevilmez mi.
bi de fatih akın müthiş.
aa cahil perileri izleseneee.
bi de müzikleri de müthiş.
izgören seviyorum.
:)
Şükran dedi ki…
deep,
insan akşama kadar oturunca neler yapacağını sapıtıyormuş:)
evet istanbula geliyor.Bununla ilgili yazacağın bir öykü bekliyorum senden.Çok merak ediyorum doğrusu;)
fatih akııın...eveeet ben de diyordum bugünlerde bizim bir türk yönetmen daha vardı böyle yurtdışında başarılı olan diyordum.AHy sen çok yaşa:)
Aaa bak normalde müzikleri önce hatırlardım ben.Ki,elimde bir dolu sinema müziği vardır.Bunu da çok beğenmiştim.Nasıl oldu da unutmuşum ben:(
izgören'in tüm kitaplarını almaya karar verdim.
Mutlu Eller dedi ki…
Evde oturmanın faydaları mı desek:)
Hamam filmini çok sevmiştim, Şahane Misafir`i izlemedim. Bir ara alıp izlemek lazım.
Toplantı meselesinden haberim yoktu.

Not: Kemal Sunal benzetmene bayıldım:))
Şükran dedi ki…
Sağlıklı beslenme danışmanlığı yaptığım uluslararası bir şirketin ulusal toplantısı.Hatta Gürcistan,Bulgaristan,Romanya gibi ülkelerden yurdumuza katılım olacak.Türkiye-Romanya dostluk maçının oynanacağı bugünlerde toplantıya oldukça fazla katılım gösteriliyor.Sadece sağlıklı beslenme danışmanlığında çalışan belli bir kariyere ulaşan çalışanlar için yapılan bir toplantı.Senede 1 kez yapılıyor.
Senin de orda olup o heyecanı tatmanı isterdim Semi:-))
Mutlu Eller dedi ki…
Bravo! Sağlıklı beslenme danışmanlığı yaptığını bilmiyordum. Ben birkaç sene önce yurt dışında olan bir kuruluştan uzaktan "beslenme uzmanlığı" eğitimine başlamıştım. 2 sene sürecekti ama ben ilk senenin sonlarında bıraktım. Sırf meraktan başlamıştım, ilginçti de. Bir ara ev taşıdık, yaz tatili, çocuklar falan derken soğudum sanırım. Bir daha başına oturamadım.

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o