Bazen insan kendi içinde gizemlerle dolar.kendi içine kapanır.Duygularını,düşüncelerini bir potada eriterek zihninde yaşar ve kalbinde hisseder .Kimi zaman heyecan ve coşkuyla taşarak sevinçten,kimi zaman yine coşkuyla taşarak üzüntüden,kimi zaman ise kızgınlık bir lav olur çıkar yanardağından...ama hep içine içine..
Sonra bir bakmışız içimizdeki biriktirdiklerimiz taşmaya başlamış.Ağırlığımız bize yük olmuş.İlk başta aynı yüktü sırtımıza binen ama biz o duyguyla yürümeye başladıkça elimizdekiler bize yük olmaya başlamış.
Nasıl ki 5 kiloluk bir poşet ilk taşıdığımızda bize normal ve taşınabiliyor geliyor;yürümeye başladığımızda ve mesafe arttığında poşetin artık bize fazla ağır geldiğini de duyumsuyoruz.
Gerçek,somut ve bir fizik kuralı olarak öngörülen bu örnek aslında hayatımızın anlamlarında da mevcut.
Kendi içimizde yaşadığımız duygular da buna benziyor bence.Kimimiz içimizde neyse dışımıza da söyler,içi gam tutmaz.Karşındakinin kalbi mi kırılacakmış kırılmayacakmış umrunda olmaz.Kimi de içindeki durumu kırmadan nasıl dile getireceğini düşünür.Karşındaki kırılsa da 'ben onu kırmamamak için nasıl bunu dile getireceğimi çok düşündüm.Buna rağmen bana kırılıyorsa onda var bir problem'Bazı zaman da hiçbir şey söylemez insan.O da taşar taşar.Sonunda biri püf dese boşanır artık.
Yüklerimiz bir pamuk kütlesine sahipken nasıl birer demir oldular çıktılar değil mi !
Sabah, ilk gözlerini açtığında o günün tüm sorumluluğunun omuzlarına bindiğini ve yapılınca etkisi geçecek ama yapasıya kadar geçen süreçte o işlerin gözümde nasıl büyüdüğünü tahmin edemezsiniz.İçimde tembel bir ruh var ve ben çoğu zaman onunla mücadele ederken buluyorum kendimi.O ilk kalkış,o üstümü giyinme telaşı,evden çıkana kadar herşey azap.Ama sokağa karışınca serseri ruhum debeleniyor.Kimliğimi sokaklarda insanların arasında buluyorum.
Seviyorum çoğunu insanların.Hayatıma bir kareden taşmış olan insanları daha çok seviyorum.Şanslı buluyorum kendimi.Kimi enerjimi sömürüp negatif bir enerji saçmaya çalışsa da,omzuma aldığım ağırlıklarla çok seviyorum.Fırtınalı bir ruh halim olsa da çoğu zaman insanların beni 'hep güleryüzlü 'diye tanımlamaları bir şeyi başardığımı düşündürtüyor.
Hayatın özünü aldığımı düşünüyorum bu safhada.
Elbette her zaman iyi günümüzde olmuyoruz.Mutlu olmadığımız bu zamanlarda bile herşey yolundaymış gibi davranmak daha ağır.Hayatın bana öğretilerinden biri de bu işte.Canın nasıl yanarsa yansın karşındaki insanın daha çok mutlu olmaya ihtiyacı varsa onun için mutlu ol.Mesela hasta yatağındaki bir sevdiğinize tutup aynı hastalıktan bir arkadaşının öldüğünü söylememek gibi,onun karşısında ahlanıp vahlanmamak gibi ,gözyaşı dökmek gibi...Hayatımdaki en büyük rolüm ve sahnem öyle bir anımdı işte...
Koca bir cumartesi uzanıyor şimdi önümde.Ayaklarını güneşe doğru vermiş.Miskin başlayan bir cumartesi ve ardında tempolu bir ritimle başlayan saat metronomları.....
İşte bir cumartesi karmaşıklığı...tıpkı cumartesinin kimine tatil kimine çalışma kimine de öğleden sonra başlayan gün tembelliği adına,kimine göre öğleden sonra başlayacak tatiller adına...
Mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileğimle...
Sevgiler
Sonra bir bakmışız içimizdeki biriktirdiklerimiz taşmaya başlamış.Ağırlığımız bize yük olmuş.İlk başta aynı yüktü sırtımıza binen ama biz o duyguyla yürümeye başladıkça elimizdekiler bize yük olmaya başlamış.
Nasıl ki 5 kiloluk bir poşet ilk taşıdığımızda bize normal ve taşınabiliyor geliyor;yürümeye başladığımızda ve mesafe arttığında poşetin artık bize fazla ağır geldiğini de duyumsuyoruz.
Gerçek,somut ve bir fizik kuralı olarak öngörülen bu örnek aslında hayatımızın anlamlarında da mevcut.
Kendi içimizde yaşadığımız duygular da buna benziyor bence.Kimimiz içimizde neyse dışımıza da söyler,içi gam tutmaz.Karşındakinin kalbi mi kırılacakmış kırılmayacakmış umrunda olmaz.Kimi de içindeki durumu kırmadan nasıl dile getireceğini düşünür.Karşındaki kırılsa da 'ben onu kırmamamak için nasıl bunu dile getireceğimi çok düşündüm.Buna rağmen bana kırılıyorsa onda var bir problem'Bazı zaman da hiçbir şey söylemez insan.O da taşar taşar.Sonunda biri püf dese boşanır artık.
Yüklerimiz bir pamuk kütlesine sahipken nasıl birer demir oldular çıktılar değil mi !
Sabah, ilk gözlerini açtığında o günün tüm sorumluluğunun omuzlarına bindiğini ve yapılınca etkisi geçecek ama yapasıya kadar geçen süreçte o işlerin gözümde nasıl büyüdüğünü tahmin edemezsiniz.İçimde tembel bir ruh var ve ben çoğu zaman onunla mücadele ederken buluyorum kendimi.O ilk kalkış,o üstümü giyinme telaşı,evden çıkana kadar herşey azap.Ama sokağa karışınca serseri ruhum debeleniyor.Kimliğimi sokaklarda insanların arasında buluyorum.
Seviyorum çoğunu insanların.Hayatıma bir kareden taşmış olan insanları daha çok seviyorum.Şanslı buluyorum kendimi.Kimi enerjimi sömürüp negatif bir enerji saçmaya çalışsa da,omzuma aldığım ağırlıklarla çok seviyorum.Fırtınalı bir ruh halim olsa da çoğu zaman insanların beni 'hep güleryüzlü 'diye tanımlamaları bir şeyi başardığımı düşündürtüyor.
Hayatın özünü aldığımı düşünüyorum bu safhada.
Elbette her zaman iyi günümüzde olmuyoruz.Mutlu olmadığımız bu zamanlarda bile herşey yolundaymış gibi davranmak daha ağır.Hayatın bana öğretilerinden biri de bu işte.Canın nasıl yanarsa yansın karşındaki insanın daha çok mutlu olmaya ihtiyacı varsa onun için mutlu ol.Mesela hasta yatağındaki bir sevdiğinize tutup aynı hastalıktan bir arkadaşının öldüğünü söylememek gibi,onun karşısında ahlanıp vahlanmamak gibi ,gözyaşı dökmek gibi...Hayatımdaki en büyük rolüm ve sahnem öyle bir anımdı işte...
Koca bir cumartesi uzanıyor şimdi önümde.Ayaklarını güneşe doğru vermiş.Miskin başlayan bir cumartesi ve ardında tempolu bir ritimle başlayan saat metronomları.....
İşte bir cumartesi karmaşıklığı...tıpkı cumartesinin kimine tatil kimine çalışma kimine de öğleden sonra başlayan gün tembelliği adına,kimine göre öğleden sonra başlayacak tatiller adına...
Mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileğimle...
Sevgiler
Yorumlar
Çaktım bi beşlik;))