Ana içeriğe atla

"Öğretmenler Toplanıyor,Tiyatro Yapıyorlar Zaten Çocuklara"

                

Haşır neşir bir konuşmamız oluyor bugünlerde okul müdürleriyle.Gelsin çaylar ,gitsin kahveler !
Yeni sisteme geçiş,okulların kadro düzenlemeleri,programlar oturmuyor ,milli eğtimin okulların masrafını pek karşılayamaması,açılan soruşturmalar...Bir dokun bin ah işit !

Yeni sistem nasıl ,demeye kalmadan öğretmenlerin soru işareti ,tereddütleri ekleniyor sohbete.
Eee haliyle onların bu durumu ister istemez bize yansıyor.Nasıl yansımasın ki !
Biz çocuk tiyatrosuyuz.Çocuklar için oyun oynuyoruz.Bunu yapabileceğimiz alanların başında ise okullar geliyor.Her kesimdeki çocuğa ulaşmak için her okula gitmemiz gerekiyor.ücra mücra demeden,merkez,köy,belde,ilçe,kasaba gözetmeksizin,varoş demeden ,sıkıntılı demeden,hiçbir dil,din,ırk ,şu bu gözetmeksizin...Çünkü biz Tiyatro oynuyoruz.Biz de onlar için bir nebze eğitimciyiz...

İşte bu anlayışla yola çıkıyoruz.Üç günden beri ha bu okul,ha şu okul dolaşıp duruyoruz.Bazıları bizleri bildikleri için direkt tarih alıyorlar.Bazıları salon sıkıntısı yaşıyoruz diyorlar.
Haklılar son iki sene içinde bile yeni yapılan bina  da olsa ,insan bir akıl etmez mi toplantı odası ,konferans salonu olsun.Yok !Biz de ya koridorda,ya sınıfta,ya dışarda ,mutlaka bir yolunu bulup oyunumuzu oynuyoruz.Elbet bu aşamaya gelene kadar kılı kırk yarıyoruz.
Hadi bazı eğitmenlerle bu yolu aşıyoruz.Salon sıkıntısını da aşıyoruz.Şöyle böyle ama durumun iki vahim noktası var ki ,işte o noktada nutkumuzun tutulduğu anlar oluyor.Israr da etmiyorum böyle anlarda.Susuyorum.Soğuk duruyorum.Giderken elini bile sıkmaya tenezzül etmiyorum.Çünkü sen benim gözümde dışardaki bir çöpçü kadar değerli değilsin.
Bakın,dışarda bana selam verip nasılsınız,iyimisiniz diyen temizlik görevlileri vardır.Ben bu insanları görünce mutlaka onlara zaman ayırırım.Çünkü eğitimin,sanatın,bilimin en çok kıymetini bu insanlar biliyor.Bu insanlar ,üstüne başına, şuna buna bakmazlar.Senin konuşmana,gözünle bakışına,samimiyetine bakarlar.İnsanlığına selam verirler.Ama bu tür müdürlerin makamı vardır.Makamını alsan altından,insan sıfatı kalmaz.
Keşke bizi kabul etmeyip başka tiyatro ekiplerini kabul etse.Bu tür insanlar onları da kabul etmiyor.Söz konusu bizi kabul etmedikleri için değil hani.
Bu tür müdürlerin bir kaç tipik türü vardır :

1.şu : Bazıları o kadar rahata alışmış ki,çocukların tiyatro izlemesini bile cambazlık meselesi gibi görüyorlar.Mesela bir tanesi,görseniz eğitimci demeye bin şahit ararsınız.Ama bu kişi hangi okula gitse ,zorluklar çıkaran ,tiyatroyu palyoçoluk gibi basit bir iş gören bir insan.Ki,palyaço olmanın bile ehlileri vardır. Salonu var,koşulları müsait ,herşey uygun olduğu halde cümlesi şu :
"Öğretmen arkadaşlarımız onlar için oyun oynuyorlar." yani bunu bizim yanımızda bari söyleme!
Bu ülkede herkes tiyatroyu seviyor,herkes içinde bir dönem olmuştur.Ama herkes tiyatroyu bildiğini geçinir.Ya ben bile senelerdir içindeyim.İnsanları,senin gibi eğitimcileri gördükçe ben bile eksikliğimi duyuyorum.Biliyoruz ama neyi biliyoruz! Bildiğini bildim sanan insan hiçbir zaman bilmiş değildir bence.
Ama bu tipler nedense sendikaya öğretmenlerini koymak için toplantı yapar.

2.şu:Çocuk tiyatrosu yapmak için okullarda,izin alıyorsun .Sana bununla ilgili yazı veriliyor.Okullar bu belgeyi istiyor.Okul müdürü bunu alıyor.Sonra gelen bir müfettiş,kendi verdiği yazısını ti'ye alıyor ve öğretmene soruşturma açılıyor.Devlet,kendi verdiği belgeye de güvenmiyor.Diyor ki,boş zamanıma gelmiş.Ama sen niye izin veriyorsun ,diyor müdüre.Al sana soruşturma sebebi!Gittiğimiz okulların müdürlerinin bu sebeple soruşturmaları var.Hatta birine kademe durdurma cezası bile gelmiş.
Üzgünüm ama dostlar,çok iyi eğitimciler soruşturma geçiriyor.Ama 1.maddedeki müdür bu soruşturma kapsamına girenlerden değil!

3.şu : Okul oldukça varoş bir kesimde.Okulun müdürü çok iyi bir yerden gelmiş oraya.Tabi iyi yerden geldiği için kesimin bu ücra bölgesinde zorlanıyor.Çünkü rahata alışmış.Salonu olduğu halde yanaşmayan bir müdür de burda.Tek yaptığı gelen misafirinin yanında çocuğu azarlamak.Yapılan teklifler karşısında çekmeceyi açıp bir tomar bıçağı göstermek.Kabul ediyorum;çok zordur.Hele de o müdür için.O okula geldikten sonra müdürün bir dizi sağlık problemleri oldu.Hak veriyorum.Ama bir de şu var : İyiyi herkes yetiştirir ;mühim olan o kesimin çocuklarından bir kısmına iyi örnek olabilecek şeyler göstermek.
Evet haklısın,ailesinden başlıyor herşey.Babası çocuğuna şöyle diyor hatta : Bıçağı saplayacaksan,boş bırakmayacaksın oğlum!

4.Şu : Tiyatroyu sırf okula bırakacağımız bağış için de yaptıranlar var.Yani para için ! Olsun ! Yeter ki para için olsun,sonuçta çocuk izliyor ya,ona bak ! Keşke bunu her müdür düşünebilse!

Bazıları da emeklisi gelmiş.Topun ağzında olan öğretmenler.
"Bana bundan dolayı soruşturma açacaklarsa,açsınlar efendim.O an basarım imzamı.Emekliye ayrılırım.Şu saniyeden sonra hiç farketmez" diyor .Ki,bu insanların ağızlarında soruşturmaya alınırım gibi korkunun emaresi yoktu!

Artık bahane midir,uğraşmak istememe midir, yaşının gelmiş olup ,bu yaştan sonra başımı belaya sokmayayım mıdır nedir bilmem ama milli eğitimin çok büyük yara aldığını bu sene daha çok gözlemledim.

Hele de benim milli eğitim müdürülüğüm,kendi verdiği belgeye bile itimat etmeyecekse,prosedüre göre çocukların sosyal faaliyetlere katılımını cümleden ibaret sayıp uygulamaya koymayacaksa o zaman hangi eğitimden bahsediyoruz?
Şimdi bir çok aile, devlet okulundan ümidini kesti.Parası olan özel bir okula gönderiyor.
Şurda okulların başlaması 3 haftayı geçti  .Hala dersler boş,hala norm kadro yok.Dersler boş geçiyor.
Yeni bir usule geçerken harcanan meblağ -rivayete göre- 20 milyar kadar.Artık daha fazlası var mıdır bilmem.Ama yeni inşa edilen okulun inşaat ücreti ,vb.gibi teşkilatı maliyetler için bu fiyat söyleniyor. Buyrun size dörtartıdörtartıdört ve kültürel faaliyel girişim şokları!

Yorumlar

Unknown dedi ki…
yeni eğitim sistemiyle ilgili farklı bir pencereden bakmışsın.hangi pencereden baksan tutulur yanı olmadığını da görüyoruz ya neyse...
arada yitip giden,yara alan bir nesil olacak ama olsun,nasılsa bizde nesil çok di mi ya?
diğer yandan öğretmen olmadığıma çok mutluyum çünkü böyle lakayt bir sistemle ve işinin ehli olmayan,eğitimci sıfatı taşıyamayacak insanların eline kalmış bir uygulamayla başedecek gücü kendimde bulamayabilirdim.
idealist öğretmenlerin ellerinden öpülmeli gerçekten..
deeptone dedi ki…
yuh yuh pes o öğretmenlere müdürlere. onlar iyi oyuncuymuş valla.
başka yerde onlarla ilgili bir oyun oynayın bari.
:)
Şükran dedi ki…
hakikaten öyle...ve o idealist öğretmenler sindirilmeye çalışıyorlar.Ama yine de kendi bildiklerinden taviz vermiyorlar.Eğitimin gerçek,yakın sıcak yüzü!

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o