Ana içeriğe atla

Senin Stilin Bu,dediler bana



Bir mağazaya gidersiniz arkadaşınızla.Bir süre kendi beğendiğine bakındıktan sonra arkadaşına da beğenebileceği şeyleri gösterirsin.
"Senin tarzın değil bu " der arkadaşınız size.
Evet ben onu giymem,haklısın. Da, kendim için gösterdiğimi nerden çıkardın ?
Bu cümleyi arkadaşım bana yaklaşık 2-3 yıl önce söylemişti.O söyleyene dek de bir stilimin olduğundan bir haberdim.Hatta bohem ,mohem bir şeyler mırıldanmıştı.O ne diye eve gelip araştırmıştım.Meğer ismini,cismini bilmeden ben ondan giyiniyormuşum.
Ne bileyim ben; ben ki şimdiye kadar etiketlere,isimlere takılmadım.Hep içimden nasıl geliyorsa onu yaptım,onu söyledim,öyle düşündüm...
Bohem dediler.Vintage dediler.Maskülen tarafın var dediler.Allah Allah ben neymişim be ,dedim:) Meğer şimdiye dek annemden kalan,sağdan soldan topladığım teyzemin ,anneannemin kullandığı eşyalar,ördüğü şallar ,şunların bunların afilli isimleri varmış.Ve ben yine bilmeden zaten varolan şeyleri yapıyormuşum:)
***

Evet hayatım üzerine bir çok şey düşünüyordum.Hayat hakkında, insanlar hakkında, siyaset hakkında, sanat hakkında, hemen hemen her konuda, devamlı soru sorup cevap arayan biri olarak giyimim konusunda hiç düşünmemiştim o zamana dek.Bugün bu konu tekrar açıldı da.Bir açıklığa kavuşturayım içimde bunu,dedim kendi kendime.
Ne yapıyordum da,insanlar benim stilimden bahsediyordu böyle?Farklı davranmaya çalışıyor muydum?Önemli ve şık görünmek için mağazalardan mı çıkmıyordum ?Sanırım ben bazılarına göre pek para harcıyor görünüyordum?

***


İnsanların benim stilimin olduğundan bahsedene kadar bu özelliğimden habersizdim.
Baktım kendime şöyle.Hayatımı giysiler üzerine endeksli kurmamıştım hiç.Gerek annemin , gerek yakın çevremin gardrobu yeterince bugünkü modaya uyuyordu.En önemlisi bedenime uyuyordu.Uymayanları kendime uyarlamada başarısız değildim.Sonra bu kıyafetler,şıklık anlayışıma uyuyordu.Bu bir avantajdı benim için.Çünkü aynı giysiler bugünlerde fahiş fiyatlarda mağazalarda vitrin süslüyor.Bir de hepsini bir araya getirmek önemli,bulmak önemli,bulup da almak önemli .Bir de ben alışveriş yapmayı seven bir insan değilim.Alışveriş mağazaları ,hele ki giyim ,kozmetik daraltır beni.
Bu kıyafetler olmasaydı işim çok zordu çok zor !
***

Günümüzde eskiyi pişirip önümüze tekrar temşit pilavı gibi koyma işlevine Vintage diyor stil ikonları.Hatta bu stil endüstrileşti bile.Ünlü mankenler bile sözümona bit pazarı esnaflığı yapıyorlar.Adı ne oluyor ,bilmem ne butik!Vintage Vintage diyorlar ya sinir oluyorum ben!Türkçenin suyu mu çıktı? İlla ingilizce bir şeyler sallayalım ,illa ki !
****




İyi ki annemin düzenli bir saklama huyu var da ordan kurtarıyorum paçayı.
Bu durumda giyim için çok çaba sarfetmediğim muhakkak.Mağazalarda da çok gezip alışveriş etmediğim de muhakkak.Eee nasıl oluyor bu iş !
Tamam o kadar sütten çıkmış ak kaşık değilim.Alışveriş ediyoruz kendi nezdimizde.Amaa... Kılı kırk yararak.İşte o yüzden benim için alışveriş kabusa dönüşüyor.Hele de bu küçük şehirde!
Benim bir şeyi almam için içime sinmesi önemli.
İçime siniyorsa,gardrop  beklemeyecekse,kullanlacaksa,işlevsel,herşeye uygunsa,rahatsa ve şıksa,sadeyse o ne kadar pahalı da olsa alınabilir.Çünkü o  giysi o amaç için alınacaktır.Bu daha çok ayakkabı,çanta,kışlık kaban ya da resmi kıyafetler içindir. Onun dışında milyonda birdir öyle beğenip hemen kapıp aldığım.
Alışveriş ederken zaten transa geçmem.Gözüm hep mağazadaki başka insanları tarıyordur o an.Çünkü kadınlar bazen alışverişe o kadar kaptırıyorlar ki kendilerini.Hiçbir şey duymuyorlar.Dokunuyorsun ;bazısı tepki bile vermiyor.Hata ile oldu herhalde diye mi düşünüyorlar acep? Yoksa gerçekten hipnoz mu oluyorlar?
Biri hapşursa kulağım dikilir kalır benim.Bazen istemsiz çok yaşa demişliğim bile var(!)mış. Arkadaşlarım görmüşler.İnanın bana farkında bile değilmişim.Antalya dönüşümüzde arkadaşlar anlatmıştı bana.Oğlan hapşurmuş.Kız arkadaşı yanındaymış.Ben de çok yaşa demişim yanlarından geçerken.Dramadan çıkmışım.Kafa bir milyon.Kız arkamdan öyle kötü bakmış ki:)
Düşünün beni bana anlatıyorlar sonra.Hahahaha:-))
Ay yine koptu bağlantı gördünüz mü!Tipik ben,n'olacak!Konuyu nerden nereyee getirdim:)

****
Ben emlak ilanlarını,züccaciyeyi,ev dekorasyonunu,takıları seviyorum.Yine de çok zaman geçirmiyorum oralarda.Yalnız her İstanbul,Ankara,İzmir veya başka şehire gitmişsem soluğu ya D&R 'da ya sahafta ya da bulduğum en büyük kitapçıda alıyorum.Yıllık stok miktarını orda dolduruyorum.Karpostal,zarf,magnet,kitap ayracı,defter bilumum ne varsa dolduruyorum bavuluma .Bir de eğer hediye alacaksam ,kendi şehrimde bulamadıysam ordan birşeyler alıyorum.Giyim konusunda alışverişim yılda en fazla 6 'dır abartmıyorum giyim yönünde.

Düşünün aylardan beri pantolon alacağım.Bir türlü beğendiğim pantolon modeline denk gelmedim.Almıyorum ben de.Almak için alma mantığını da sevmiyorum.Kot pantolonu satın almayı bırakalı ise 4 yıl oldum.Önceden ne kot pantolon aldıysam bugün de onları giyiyorum.
Düşük belli olduğu için pantolonlar ve vücut şeklini değiştirdiğini düşündüğüm için o tür pantolonları kendime yakıştıramıyorum.Bu sebeple en çok etek elbise giyiyorum.Kışın daha iyi oluyor,renkli çoraplarla iyi kurtarıyor günü.

****



Sanırım sırrım fazla abartılı olmayıp dengeli olmakta.Bir kere tüm takıları takıp yılbaşı ağacı gibi salınmak istemiyorum ortalıkta. Bir kolye taktıysam bir küpe ona eşlik ediyor.En fazla iki takı.Fuları,eşarbı seviyorum.Fular yaptıysam onun kumaşına, dokusuna göre küpe ve yüzük takıyorum.
Saat takmıyorum pek.Bu yüzden saatim yok diye habire saat hediye ediliyor bana.Çekmecem saatten geçilmiyor.Kutusunda bekliyorlar öyleceee:)Sınavlara gireceğim zaman ya da telefonumun olmadığı zamanlarda takıyorum.
Çok özel iş durumlarım, şu bu olmadıkça makyajla aram iyi değil.Bazen sadece rimel ve ruj.Bazen sadece ruj.O da kırmızı.Şaşmaz !Çünkü onu sürmesem yüzüm hayalet gibi görünüyor.Pastel ,uçuk renkler olmuyor bana.

***

Gri,kahverengi,bej,fıstık yeşili,lila giyim eşyalarını pek almıyorum.Ola ki bir şekilde gardrobuma girdi diyelim kahve ve gri.Onları mutlaka canlı renklerle kullanırım.
Fıstık yeşili,lila ve bej mi,onlar kazara bile giremez gardrobuma ya da yakın çevreme.Renklerin diline inanırım.İşte o yüzdendir ,sabah ilk uyandığımda giyineceğim renk belli eder kendini.Eğer kafam karışıksa biliniz ki gardrobumla aşk tazelemekteyiz şekerim:)
O bana bakar,ben ona bakarım .Renk karar verildikten sonra,hazır tırnağımızda da bir renk oje varsa iş kolay.Amaaa oje rengi o güne uygun değilse, işte o fena ! Ojeyi çıkar.Sür.Eyvah taştı!Temizle.Eyvah bak gördün mü diğerleri de battı! Çıkar.Tekrar sür.Bazen kurumuştur diye dalıyorsun ya işe.Bir tırnağının kenarı bozulmuştur.İşte orada ben kendime çok iyi methiyeler düzüyorum;-)
Ayıptır söylemesi,odamdaki eşyalarla bile bir etkileşimim, bir muhabbetim var benim.

***


Saçlarım kıpkısayken daha çabuk hazırlanıyordum.Ahh kısa saçlarımı özledim.Bir uzasın hele saçım.Peruk yaptıracağım ömrü hayatımın ilk ve son saç uzatması diye.
Zaten bu yazım da ömrü hayatımın ilk giyim üzerine yazısıdır.

***

Düşündüm.Hepsini toparladım zihnimde.Pek giyim üzerinde kafa yorduğum söylenemez.İçgüdüsel bir durum.O gün nasıl hissediyorsam,hangi ortamlara gireceksem,işim o gün neyi gerektiriyorsa ben o gün oyum.
En tuhafı ne biliyor musunuz.Diyelim o gün önemli resmi bir iş görüşmesi var.Kalem etek filan giymişsin.Tam iş kadını gibi.Onun kimliğine bürünüyorsun.
Bazen ruhun serseri oluyor.Ara sokaklardan geçerek şehri keşfe çıkan seyyah oluyorsun,altında şort,ayak bileğinde buna tezat şıngır şıngır halhal;
Bazen bir çocuk kadar neşeli oluyorsun çiçekli bol elbiselerin içinde.
Ne giyiyorsan o ruhun içindesin. Stanivlaski'nin İmgelem'de anlattığı gibi sanki.
Evet evet o gibi..!Nasıl da buldum şimdi !Öylece...Kendiliğinden...
Ay sevdim ben beni şimdi:)





Yorumlar

deeptone dedi ki…
tımım tımım dengeli bohemsin sen annaştık.
:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o